Dağılmanın Ardından 11 Yıl
Yayınlanma Tarihi: 13-01-2021Son Güncelleme: 16-04-2021
Öncesi: 80lerde Müzikteki Etkisi
Modern Talking grubu dağılmıştı fakat müziği hala
dinlenmeye devam ediyordu. Thomas Anders ve Dieter
Bohlen ise farklı yönlerde yola devam etme kararı
aldı. Thomas Anders, grup müzikten çekildiğini
açıklayarak solo müzik çalışmaları için eşi Nora ile
birlikte ABD'ye göç ederek Los Angeles'a taşındı.
Dieter Bohlen ise, daha Modern Talking
dağılmadan kafasında yer alan solo projesini hayata
geçirmiş solo albüm için ilk şarkılarını 1987'de
yazmıştı. Bohlen, "Blue System" adı altında 1987'de
"Walking On A Rainbow" adlı bir albüm çıkardı. Artık
Thomas yoktu ve Blue System müziğini dinleyenler ilk
başta bu sesi çok garipsediler, çünkü Bohlen'in sesi
kötüydü ve dinleyiciye farklı geliyordu. Ama
bestenin ve düzenlemenin iyi olması, Bohlen'in yine
yüksek oktavlara başvurması, geri vokallerde
C.C.Catch gibi güzel sesleri kullanması durumu
kurtarıyordu. Bohlen, C.C.Catch ile yollarını
ayırdıktan sonra ise Blue System'de geri vokalde
Nadja Abdel Farrag'a yer vermeye başladı. Bohlen
aslında Blue System'in tamamiyle bir solo proje
olmasından çok grup müziğine yönelik olmasını
istiyordu, bu yüzden Blue System adı altında birçok
yetenekli müzisyenle çalıştı.
80lerin
sonlarında teknoloji açısından da müziğin
taşınabilirliği değişmeye başlamıştı. 1987
başlarında yaygınlaşmaya başlayan Compact Disc ise
plak cızırtılarından, bant fıslamalarından
bıkanların imdadına yetişiyor, en temiz sesi
dinleyiciye sunuyor, müzik pazarında bu yeni müzik
taşıma ortamı ile yepyeni bir alan açılmış oluyordu.
Ardı ardına Blue System albümleri çıkıyordu: 1988'de
Body Heat, 1989'da ise Twilight piyasaya sürüldü.
1989'da çıkan Blue System albümünün önemli bir
farklılığı ise, albüm kapağındaydı. Bohlen,
grafiklerden vazgeçmiş, ilk kez kendi resmini
koymuştu kapağa. Bu noktada Bohlen de para kazanmaya
devam etse de her ne kadar eskisi kadar olmasa da,
Modern Talking'in istenilen Eurodisco'sunu
istikrarlı biçimde sürdüren grup Bad Boys Blue, yeni
yaygınlaşmaya başlayan bilgisayarın yarattığı
beatlerin çekiciliğine ve modasına kapılmıyor, hala
elektronik klavyeyi kullanıyor, 1989'da çıkardığı
albümde yer alan "Show Me The Way" ve "Someone To
Love" adlı şarkıları ile kitlelerin Modern Talking
özlemini biraz da olsa dindiriyor, Dieter Bohlen ve
Thomas Anders'in yapamadığını yapıyordu.
Özel hayatında ise Bohlen, eşini çoktan boşamış,
vokalisti Nadja Abdel Farrag ile 1989'da bir
beraberlik yaşamaya başlamıştı...
Thomas
Anders de Kapstadt, Johannesburg, Hong Kong,
Singapur, Taipeh, Santiago de Chile gibi
metropollerde turneye çıkmış, eski Modern Talking
hayranlarının nabzını yoklamış ve talebi görerek
solo albümler yapmaya karar vermişti. 1989'da
"Different" adlı solo albümünü çıkardı Anders, fakat
beklediği taleple karşılaşmadı ne yazık ki. Ses ne
kadar iyi olsa da, bestelerin çok iyi olmaması ve
albümlerin pazarlama stratejisindeki hatalar,
satışların istenilen düzeyde olmamasına yol
açıyordu.
90lara gelindiğinde Bohlen, Modern Talking
tarzını devam ettirdiğini düşünse de eski bestelerin
tadını vermiyordu yeni şarkılar. 1990'da "Obsession"
adlı Blue System albümü çıktı, onu takiben "Seeds Of
Heaven", 1991'de "Deja Vu", 1992'de "Hello America",
1993'te "Backstreet Dreams", 1994'te "21st Century"
piyasaya sürüldü.
Thomas Anders ise 1991'de "Whispers", 1992'de
"Down On Sunset" ve "For Your Love", 1993'te "When
Will I See You Again" adlı ilk solo albümü ile aynı
satış grafiğini izleyen, fakat Blue System
albümlerinden daha fazla satamayan albümler
çıkarttı. Bu albümleri Los Angeles'taki stüdyosunda
yapıyordu. Satışlar çok iyi olmasa da Anders, sesini
ve yorumunu sürekli geliştiriyor, kendisine güveni
kırılmıyordu. Ve Thomas'ın özel hayatında büyük bir
gelişme oldu: 1993 yılında Nora ile boşandı.
Bu arada Bohlen sadece kendi albümleri ile
yetinmiyor bu arada Nino de Angelo, Bonnie Tyler ve
Dionne Warwick gibi bir çok şarkıcıya prodüktörlük
yaparak, albümler çıkartmaya devam ediyordu.
Dış görünüşleri de değişti Thomas ve Dieter'in.
Thomas uzun saçlarını arkadan topluyor, Modern
Talking günleri ile solo dönemi arasında bir fark
oluşturmaya çalışıyordu. Dieter ise, saçlarına sarı
gölgeler attırmaya devam ediyordu, ama 80lerdeki
spor tarzının yerini deri ceketler ve motorsikletler
ile oluşturmaya çalıştığı yırtık ve asi rocker imajı
alıyordu, her ne kadar Blue System rock müzik ile
alakasız olsa da. Üstelik kilo da almıştı.
Blue System, yurtdışında da özellikle Sovyetler
Birliği'nde çok büyük bir ilgiyle karşılaştı. Öyle
ki konser vermek için gittiği Rusya'da Bohlen, onur
madalyalarına layık görülüyordu.
Thomas
Anders, yeni arayışlara girerek İspanyolca bir albüm
çıkarttı. 1994'te çıkan bu albüm "Barcos De Cristal"
adını taşıyordu. Ama Anders, doğru bir karar vermiş
olacak ki İspanyolca, Thomas'ın sesine yakışıyordu.
Bu albümden sonra Thomas Anders, Almanya'ya geri
döndü ve Koblenz'e yerleşti. Yaşadığı bu değişimi
saçlarına da yansıtan Anders, 1995 yılında saçlarını
kesti. Thomas'ın Almanya'ya geri dönmesi ile
yaşanmış ilginç bir olay da Dieter Bohlen'in eski
arkadaşı Anders'i telefonla aramasıydı.
90ların ortalarında pop müzikte bir değişim daha
görülmeye başladı. Synthesizer ile yapılan müzikte
yeni teknikler ortaya çıkmış, arka ritimlerde yeni
beat ve bass vuruş efektleri kullanılır olmuştu.
Bohlen Eurodance tarzını değişikliğe uğratmış ve
80lerdeki elektronik keyboardların ritim tutmasını
bilgisayardaki beatler karşılıyordu. "La Bouche"
tarzındaki bu şarkılar Eurodance'ın bir alt kolu
olarak görülüyordu.
Bohlen'in bu tarzı tabii
ki yine yaygınlaştı, en bariz örneği "Culture Beat"
adlı gruptu. Back vokallerdeki zenci bayan sesin,
Blue System'deki Nadja Farrag ile benzer olması asla
bir tesadüf değildi.
Blue System, 1995
yılında "X Ten" adlı onuncu stüdyo albümünü
çıkarttı. Bu albüm, artık tamamen Eurodance dışı bir
albümdü. La Bouche tarzı hakimdi albümde. Anders de,
1995'te "Souled" adlı bir albüm çıkartmış, kısa
saçlarıyla albüm kapağı için poz vermişti. Zaman
geçtikçe Modern Talking unutulmasa da solo olarak
Bohlen ve Anders, Modern Talking zamanlarındaki
kadar ilgi görmüyordu artık. Bohlen, Almanya'da
sıradan bir popçu olarak görülüyordu artık.
1996 yılı oldukça hareketli bir yıldı Bohlen ve
Anders için. Blue System'in "Forever Blue" adlı
albümü piyasaya çıktı. Thomas Anders ise, Claudia
Hess ile tanıştı. Aynı yıl Dieter, "Body To Body"
albümü çıktıktan sonra Nadja Abdel Farrag'dan
ayrılarak 1995 yılında tanıştığı, Almanya güzellik
kraliçesi seçilmiş Verona Feldbusch ile evlendi,
fakat evliliği sadece dört hafta sürdü. Dört hafta
sonunda magazin basınında bu evlilik öyle yer etmeye
başladı ki, takip eden bir yıl boyunca Bohlen müziği
ile değil, sadece özel yaşamı ile gündemde kaldı.
Dış görünüşlerinde yine değişiklikler oluyordu
Thomas ve Dieter'de. Thomas, kısacık kestirdiği
saçlarına alışmaya çalışıyor, artık eskisi gibi
dudaklarına parlatıcı sürüp pembe ceketler giymiyor,
90ların sonlarına hakim olan modaya uyuyordu,
üstelik aşırı derecede kilo almış, çenesinin altı
sarkmaya başlamıştı. Dieter Bohlen de çok kilo
almıştı ve o da uzun saçlardan sıkılarak 1996'da
uzamış saçlarını kestirdi.
1997'ye
gelindiğinde mayıs ayında Verona Feldbusch ile
davaları sonuçlanan Bohlen, aynı yıl son Blue System
albümünü çıkardı "Here I Am". Albümün adı
dinleyicilere mesaj verir nitelikte de olsa, sadık
Dieter Bohlen hayranlarına rağmen satışlar orta
düzeyi geçemedi.
Bu arada Thomas Anders de
prodüktörlük işine soyunmuş, kendi kurduğu müzik
şirketinden yeni yeteneklerin single'larını
çıkarıyordu. Ama bunlar da ticari kaygıları ön
planda olan albümler olduğundan iyi satış yapamadı.
Artık müzikal anlamda adı anılır konumda değildi
Dieter Bohlen ve Thomas Anders. Özellikle Bohlen,
magazin basınının bir numaralı malzemesi olmuştu.
Bununla beraber dünyada müzik anlayışları ve
zevkleri değişmiş, bilgisayarlı müzik, bass loop ve
sample'lar piyasadaki albümlerin olmazsa olmaz bir
parçası haline gelmişti. Artık Eurodance, sadece
"Eurodance ve 80lerin fanatiği" müzikseverler
tarafından biliniyor ve dinleniyor, 90ların sonunda
iş yapamaz hale gelmiş oluyordu ne yazık ki.
Bohlen'in para kazanma ve müzikte yine adı geçer
olma isteği, Thomas Anders'in müzik yapma arzusu,
Bohlen'in aklına dahice bir fikir getirdi. Hala
Modern Talking'e özlem duyuluyordu ve fırsatı
değerlendirmek gerekirdi...
Kaynak: Koçak, Kamil. "1987'deki Dağılmanın Ardından 11 Yıl". Arşivlenmiş kopya 10 Temmuz 2020 tarihinde "https://www.moderntalking.web.tr/tarihce2.htm" kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Ocak 2021.
Devamı: "Geri Dönüş 1998" ve 1999 Yılı